Harun Sarıkaya [email protected]
Son günlerde görmeyenler olarak birbirimize en çok sorduğumuz soru: ‘‘Kiminle oy vereceksin?” Çünkü yanınızdaki sizinle aynı adayı desteklemiyorsa ya ‘Neden’ diyor ya da sizi ikna etmeye çalışıyor.
Geçen gün ‘İnsan Neyle Yaşar?’ adlı kitabı dinliyordum. Kendime sordum ‘insan gerçekten neyle yaşar’ diye. ‘Kararlarıyla’ diye düşündüm. Peki, ‘Ben ne kadar kararlarımla yaşıyorum’ diye sordum sonra. Düşüncelerim gelişirken duymaya devam ediyorum tabii ama kulağımdaki kitabı değil etrafta konuşulanları. Ve aynı gündem geldi çattı önüme: Seçim. Ve en çok sorulan soru: Kime oy vereceksin? Oy gizlidir ama sorulur hep.
Eskiden evde bir otorite vardı ve kumanda genelde ondaydı, televizyon kumandasından söz ediyorum. Ülke gündemine seçim girince evdeki otorite hangi adayı destekliyorsa onun propagandası izlenir ve evdeki herkes etkilenirdi bundan oy kullanırken. Ama artık herkesin televizyonu kendi avcunda.
Oysa son seçimde görmeyen biri olarak sandık görevlisi olabilmiştim. Bu ne yaman bir çelişkidir.
Son günlerde görmeyenler olarak aramızda en çok konuştuğumuz şeyse ‘Kime oy vereceksin’den ziyade ‘Kiminle oy vereceksin’. Eğer görmüyorsanız bir güvensizlik söz konusu oluyor. Oy kullanmaya gideceğiniz kişi sizinle aynı adaya oy vermiyorsa ‘Acaba’ diyorsunuz. Ev halkından biriyle dahi gitseniz ve adaylarınız farklıysa kabinde ‘Şu adayı istiyorum’ dediğinizde size karşı bir tepki oluşacak. ‘Neden’ diyecek ya da sizi kendi adayına razı etmeye çalışacak. Hatta birkaç arkadaşımdan oy vermek istediği adayı söylemediklerini, çünkü söylerlerse kendilerine kızılacağını düşündüklerini duydum. Adımıza karar verilmesinden
o kadar sıkıldık ki sonuç olarak “Ben oy kullanmayacağım” diyen bile var. Engelli aileleri ya da çok yaşlı insanların aileleri bu fırsatı da kullanıyor: Yani kararlarınızla yaşamanıza izin verilmiyor. En yakın çevreniz bile buna engel olabiliyor kendini haklı görerek.
Bir kurum tarafından yapılmış bir şablon var bu konuda. Her seçimde bu şablon oy pusulasına göre yeniden yapılıyor ve oy pusulasının üzerine koyduğunuzda sadece mühür basılan yerler açıkta kalıyor. Siz de adayınız kaçıncı sıradaysa o boşluğa mührü basıyorsunuz. Yani sorun büyük ölçüde çözülmüş durumda. Ama bu kez de “Bize güvenmiyor musun” diye gönül koyuyor eşiniz, babanız, abiniz ya da ablanız. Oysa mesele güven değil, bağımsızlık ve oyun gizliliği. Bu şablonu yapan da Yüksek Seçim Kurulu değil. Hiçbir aman da olmadı. Yüksek Seçim Kurulu da bizim kiminle oy vereceğimize kendince karar verip yoluna devam
ediyor. Yani görmüyorsanız ya da oy kullanmanızı zorlaştıran bir durum varsa demokrasi işlemiyor gibi bir tablo çıkıyor ortaya. Oysa son seçimde görmeyen biri olarak sandık görevlisi olabilmiştim. Bu ne yaman bir çelişkidir?
Bir de işin propaganda tarafı var: “Şu kadar engelliye şu kadar liralık yardım ettik!” Bu hiç istemediğimiz bir şey. İhtiyacımız sadece para olmadı ki hiçbir zaman. Biz güvende olmayı ve özgür olmayı istiyoruz. Erişilebilir bir hayata ihtiyacımız var öncelikle ve kendi kararlarımızla yaşamaya.
ALINTI KAYNAK: https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/adimiza-karar-verilmesinden-o-kadar-sikildik-ki-42236393